Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) Türk Telekom’daki banka hisselerinin satışa çıkarılmasına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak: “Türk Telekom’un 2005 yılında özelleştirilmesinden bu yana uygulanan yanlış ve korumacı politikalar ile şirketin piyasa değerini korumak veya yükseltmek için piyasa şartlarına uygun olmayan yapay yöntemler; elektronik haberleşme sektöründe rekabetin gelişememesine ve pazarın yeteri kadar büyüyememesine yol açtı. Bunun yanı sıra Türk Telekom’un şirket değeri de büyümedi, düştü. Yönetiminde sektörün düzenlenmesinden sorumlu yöneticilerin yer alması şirketin hatalı uygulamalarının tespit edilerek giderilmesini engelledi. Şimdi tüm bu olumsuzlukları bir kenara bırakarak yeni bir döneme girebiliriz.” diyor.
Türk Telekom hisselerinin yüzde 55’i 2005’te yapılan ihaleyle 6,5 milyar dolara OTAŞ’a devredilmişti. Fakat OTAŞ, Türk Telekom hisselerini teminat göstererek Akbank, Garanti Bankası, İş Bankası ve diğer Türk bankalarından 2013’te aldığı 4,75 milyar dolar tutarındaki krediyi geri ödeyemeyince üç banka Türk Telekom’un çoğunluğuna sahip olmuş ve yönetimi de devralmıştı. Eylül ayında bankaların ortak şirketi Levent Yapılandırma A.Ş.’nin yüzde 55’lik Türk Telekom payının satışı için Morgan Stanley’i yetkilendirmesiyle yeni bir satış sürecine girilmiş oldu.
Tarihi yanlıştan dönülmeli: Türk Telekom yönetimde sektörü düzenleyen kamu yöneticileri yer almamalı
TELKODER’e göre; 2005’te yapılan özelleştirme sonrasında Türk Telekom’un yönetilmesinde yaşanan sorunların yeni dönemde ortadan kaldırılması için önlem alınması gerekiyor. Kamuda görev yapan sektör düzenleyicilerinin Türk Telekom yönetimde yer almasının önlenmesi gerektiğini ifade eden TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak bu yöneticilerden kaynaklanan korumacı tutumların Türk Telekom’u rekabetçilikten uzaklaştırarak telekomünikasyon sektöründeki fiili tekel durumunu devam ettirdiğine dikkat çekiyor. Dünyada başka ülkede bulunmayan bu uygulamanın serbest rekabet ortamını ortadan kaldırdığını, elektronik haberleşme sektörünün bir ekosistem olarak düşünülmesi gerektiğini, sektörün rekabetçiliğinin engellenmesi durumda sektörün tamamı ile birlikte Türk Telekom’un da yeteri kadar büyüyemeyeceğinin görüldüğünü söyleyen Arıak bu yanlıştan artık dönülmesi gerektiğini vurguluyor.
Vatandaşın hassasiyeti dikkate alınmalı: Satış süreci şeffaf işlemeli
Türk Telekom’un satışında dikkat edilmesi gereken bir diğer hususun da sürecin şeffaf işlemesi olduğunu ifade eden Arıak Türk Telekom’un imtiyaz süresinin 2026 yılında biteceğinin altını çizerek bu tarihten sonra yeni bir imtiyaz ihalesinin açılması veya mevcut imtiyazın süresinin uzatılması olmak üzere iki ihtimal bulunduğunu aktarıyor. Arıak’a göre satış sürecinin şeffaflığı için 2026 sonrasında hangi seçeneğin tercih edileceğinin şimdiden açıklanması gerekiyor.
Türk Telekom’un değeri nasıl artar: Türk Telekom fiber altyapısını bedeli karşılığında diğer işletmecilere kiralamalı
Türkiye’de en uzun fiber altyapı ağı Türk Telekom’un elinde bulunuyor. Telekomünikasyon sektöründe serbest rekabet ortamının oluşturularak sektör gelirlerinin artırılması için faaliyetler yürüten TELKODER, Türk Telekom’un ve diğer işletmecilerin ellerindeki fiber altyapıları diğer şirketlerin ortak kullanımına açması için pek çok çalışma yürütüyor. Bu çalışmaların somut bir sonucu olarak 2018’de ortak altyapı protokolünün imzalandığını dile getiren Arıak bu altyapıların paylaşılmasıyla Türk Telekom’un uzun vadeli garanti gelirlerinin artacağını ve şirket değerinin de yükseleceğini aktaran Arıak bunun hem ülkemiz hem de Türk Telekom için en doğru adım olacağını söylüyor. Fiber altyapıların bir an önce tamamlanarak artık hizmette ve yenilikte rekabet edilmesi gerektiğini ifade eden Arıak: “Bu sorunun artık sona ereceğine ve vatandaşlarımızın en iyi hizmeti en uygun fiyata almaya başlayacağına inanıyoruz” diyor.